top of page

Geliyorum...

Yaz başında bazı heyecanlar yaşadım; ilk defa uluslararası bir sergiye katılmak gibi, ilk defa yurt içinde benim gibi çağdaş takı yapan arkadaşlarımla bir sergiye katılmak gibi. İlk sergilerimin 2025 yılında olması ile ilgili bir neden olmalı. Ben bunu kendimi bulmama, huzura kavuşmama, yıkılanları yıkıp kalanlarla yenilikler inşaa etmeye bağlıyorum.

Aslında başka duygular daha yaşadım 2025'te. Benim için hüzünlü ya da özlemli, ama can arkadaşlarım için yenilik ve cesaret ve umut sayılan... Daha önce de en yakın arkadaşlarımdan biri Londra'ya taşınmıştı, o zaman sanırım ona sinirlenmiş ama çaktırmamış, kendime üzülmüş ama çok çaktırmıştım. Boşluğa düşme hissinin karşındakinle tamamlanmış olsa da kendinle tamamlanmamış olduğunu bilmiyordum. Şimdi iki yakın arkadaşımın da uzaklara göç etmesini olgunlukla karşılamayı buna bağlıyorum sanırım. Onlarda da tamım, kendimde de tamım. Tam'dan kastım alacak-verecek dengesinin kazanılmış olması gibi bir şey aslında. Ben onlardan da, kendimden de razıyım. Mükemmel bir his.


Şimdi atölyede oturuyorum, bunları düşünürken aklıma yangınlar, kaybedilen canlar, hapistekiler, hapse girme korkusuyla yaşayanlar, parasızlık çekenler, çekirdek ailesinin özlemini yaşayanlar, belki sevgilisinden ayrılanlar hatta belki ayağını kıran ya da omzunu vuran ya da boynu tutulanlar geliyor. Acının her hali insana özgü, bunlarla başa çıkmaya çalışırken "şükür" kelimesinin büyüklüğünü düşünüyorum. Evet her an empati kurduğum acıların yanı sıra, şükür deyip hayatıma devam ediyorum. Ve iyisiyle kötüsüyle bu hayat, yaşanılan acıların yanında, yaşanılan haz ve mutlulukların da sahibi. O yüzden hayat, yürüyorum sana doğru. Koşmuyorum artık, zıplamıyorum belki parande de atamıyorum ama etrafıma bakarak yürüyorum. Görüyorum, hissediyorum işte geliyorum.


Gizem.



 
 
 

Yorumlar


bottom of page